18 Eylül 2011 Pazar

baba, tanrı, güç kaybı ve hüzün

4 gün öncesinden sesleniyorum;


babamla birlikte motorla giderken, yine babamın içindeki güçsüzlüğü hissediyordum. yolda kamyon geçtiğinde bizim kenarlara kayma zorundalığımız ve son 10 lirasını bana saklama çabasından ziyade çok dalgın gibiydi. bazen kendine eğlence yaratıyordu ama küçükken yüzünü görebilmek için kafamı tavana çevirdiğim adam, tüm çarelerini yitirmiş gibiydi. tam olarak anlatamasam da bugün babama ve babamla gezdiğimiz yerlerdeki saçma anılarıma üzüldüm. bir insanın şehrin her metrekaresinde iğrenç bir hatırası olur mu lan? neyse, babam başarısız olmuştu. kendisinden, beni tam yetiştiremediği için 'sen kendi kendini yetiştir' mesajı alıyordum bir de. ve bu mesajı parasızlık yüzünden veriyordu. o da benim gibi savurganlık hastasıydı.

ama son yıllarda savuramıyordu bile "şu kadar paramız kaldı olmaz" diyerekten. ve şu kadar dediği para da 30-40 lirayı geçmezdi. hayatımda gördüğüm ekonomik stratejisi en kötü adamlardan biriydi. bir de kendi kendine saçmalardı bazen evde. önyargı sinir vesaire. sanki bir şeylere inanmak zorundaymış gibi ya da iyi kötü bir şeyler ona kendisini unutturuyormuş gibi.

doğayı çok seviyor çünkü şehirdeki binalar ona istediğini vermiyor. çünkü şehir parayla dönüyor. ama o bu konuda başarısız olduğu için, kendisini eski çağlarda hissetmek istiyor. borç psikolojisinden başka nasıl kaçabilirdi bir insan. bugün onda hissettiğim atmosfer şahsen umursamaz tavırlarım arasında en umursadığım şey oldu. çok saçmaydık geçmişten bu yana. ama beynim durmadan, istemsiz kıyaslamalar yapıyordu. çünkü güçlü biriydi. her yönden. ama bir gün onunla kavga ettiğimde benden fiziksel olarak güçsüz olduğunu görmem, vicdan azabını da beraberinde getirmişti. ve şimdi ikinci partı eksiksiz tamamlayarak psikolojik güçsüzlüğüne de erişmiş bulunuyor. ben onu başrol sanıyordum.

bir tanrı modeli olarak gösterdiğimiz baba. tanrı... benim tanrım benden güçsüz. bu karmaşa iğrenç bir his uyandırıyor işte.

bugün babamın babası olmalıymışım gibi hissettim. yani babamın içindeki potansiyel manevi gücü açığa çıkarabilecek, neşesini yerine getirebilecek maddi gücüm olmasını istedim. bunu gerçekten istedim.

ha bir de komik gelebilir ama gerçi komik aslında; bugün hastanede 23-25 yaşlarındaki veznedar kızın, yıllardan beri benimle karı kız muhabbeti yapan babama "amcacım" demesi ve babamın yüzündeki hüzün. "lan hadi maddi açıdan adamı siktiniz bari bunu yapmayın" dedim içimden. bunun etkisinin onu ne kadar karaladığını tahmin etmeye çalışıyordum. hastaneden çıkarken sorduğum soruyu, 20 dakika sonra bir kırmızı ışıkta yanıtladı. zihinsel olarak ölmek üzere. tanrım öldü ve sadece ben ağladım mı diyim ne diyim bu hüznün fiyakası için. öyle oldu işte. ses tonuna varana kadar sömürdüler babamı. öyle de kapitalizme kafası çalışmazdı. belki benim de çalışmaz, deneyelim bakalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder