9 Eylül 2011 Cuma

o ses türkiye yarışması ve ben

hastaydım. 1 hafta 10 gün diye bir kalıp vardır normalde ama gerçekten de 1 hafta 10 gün falan hastaydım. evden dışarı çıkamıyordum. boğaz-baş-mide üç cepheden saldırı falan demiştim önceki "bilinen sıradan hastalık" başlığında. neyse sonra annem komşudan geldi ve seni acunun yarışmasından aradılar dedi. geri dönüş yapabiliyormuşuz bu numaradan dedi. aradım meşguldu, aramaya devam ettim, arada çalsa da açan falan yoktu. annem işletildiğini falan sanmış bir yandan, ben de biraz gerginleştim tabi "acaba fırsatı mı kaçırdım" diye. çünkü o yarışmaya bir ay önce falan başvurmuştum. anneme yarışmanın ertesi gün hatay'da olacağını söylemişler. evden çıkamayan ben, akşam hastaneye gittim. faranjitmişim. bi kaç ilaç, iğne falan. "yarın bi yarışmaya katılmam lazım bişiler yapın" dedim. sonra ordan çıkıp nöbetçi eczaneden ilaçları aldım. ertesi sabah da erken kalkıp duşumu aldım. yarışma saat 12-18 arasıydı. ve hemen mersinden hataya yola çıktım. biraz da kendime şaşırmıştım. kafama koyduğum bir şeyi, hele bir de hastayken hiç böylesine çabuk yapmamıştım. nasıl oldu da ben kalkıp gidebiliyordum anlamış değildim. hala da gittiğim için kendimi garipsiyorum.

neyse yarışmanın olacağı ottoman palace oteline giden bir yol ağzında indim. antakyanın merkezine 20 dakika uzaklıkta. sonra iskenderundan bir arkadaşımı çağırdım ve o da yanında bir arkadaşıyla geldi. ordan otele yürümeye başladık. ama otel nasıl uzak, yürüdükçe bizden uzaklaşıyor sanki falan. yolda yürüyen biri de bize katıldı, o da yarışma için gelmiş. bi ara daha yakın olur diye düşündüğümüz bir yola girdik ve uzun bi süre yürüdükten sonra çıkış olmadığını farkettik. belki çıkış buluruz diye biraz daha yürüdük, arada derin bi kanal vardı ve karşısı tellerle çevriliydi geçiş imkansızdı. ama geri dönüp yolu değiştiremezdik, çok yürümüştük, bu yolu kısaltan yerden geçmeliydik. sonra karşısı telle çevrili olmayan bi yere gidip boyumuzu aşan kargıların arasından kanala indik ve karşıya tırmandık. şaka gibiydi. bir yarışmaya katılmak için neler yapıyorduk lan. ben zaten hastaydım nefesim iyice kesilmeye başladı. neyse orayı atlattıktan sonra yürümekte zorlandığımız tarladan devam ettik az kalmıştı derken, bir kanal daha çıktı karşımıza. burdan hiç geçemeyiz heralde derken farklı farklı şeyler denedik geçmek için ve en sonunda ordan da geçtik. böceklerle de içli dışlı olduk biraz ama geçtik ordan da sonuç olarak. sonra tarladan devam ettik ve sonunda asfalta çıkabildik. ben felaket terlemiştim ve sırtımdaki gitar sırtımı çökertmişti sanki. yamuk yumuk yürüyordum sarhoş gibi. otele vardık. 4 kişiyiz oturduk. ben titriyorum, nefesim çıkmıyo. hasta olduğum için evden çıkmamıştım ve bu da beni uzun süredir sporsuz, hareketsiz yapmıştı zaten. kaslarımı zorlayınca orda aşırı güç zorlamasından dolayı titriyordum. çok terliydim. boğazım da gıcıklanmaya başlamıştı. hafif öksürmeler falan o yolda bizimle gelen elemanla (ahmet) adımızı yazdırdık beklemeye başladık. hangi şarkıyı söyleyeceğime karar bile vermemiştim. oraya varınca düşünürüm demiştim. gitarla prova yapayım dedim. titremekten çalamadım, sesimi kullanamadım bile. lobide beklerden bunların olması beni tedirginleştirdi. lavaboya falan gittim, sakinleşmeye çalışıyorum. neyse 1 saat geçti. sıra bana geliyordu. ahmetin de boğazı gıcıklanmaya başlamıştı. napsak derken. iki tekila istedik. kafaya diktik. antibiyotik falan içmiştim ama takmadım başka şansım yoktu. zaten çok berbattım, bunun daha iyi gelmesi gerekirdi. ve kafamda da biraz placebo etkisi yarattım tabi. sonra bi de vodka. evet enerjim geldi. tabi bu hasta olduğumu ve yorulduğumu değiştirmiyordu ama çok daha iyiydim. dışarda biraz da sigara içtikten sonra sıra bana geldi. girdim. kamera, yönetmen falan var içeride. hani şu popstar da elemelerde bi konuşurlardı ya nerdensin falan, o tarzda bi şeydi. sonra 2 şarkımı da söyledim. ama sesimi çok yükseltmeyeceğimi bildiğimden sakin şarkılar söyledim. pek hatırlamıyorum, sesimi nasıl kullandığımı. yorgun ve heyecanlıydım. bu ikisinin karışımı harbiden berbat. nirvana - oh, me ve pinhani - ben nasıl büyük adam olucam'ı söyledim. telefon numaramı aldılar, "bir ay içinde bizden haber bekle, kazanırsan yarışmaya istanbul'da devam edeceksin" dediler  ve çıktım. sonunda bitirmiştim. ilk defa bi yarışmaya katılmıştım ve bir şeyler yapmaya başlamıştım. ama çok yorulmuştum. sanki son gücümü de oraya harcamıştım. benden sonra ahmet girdi, o da söyledi çıktı.

o yol geri yürünmezdi. otelin servisini falan bekledik. ondan sonra antakyaya geçtik. sonra o adanaya gitti. benim bilet akşam dokuzdaydı. ben de adanaya geçtim. ertesi gün de dahil mersine direk otobüs yoktu. o yüzden gece adanaya vardım. sabahlayıp mersine gidicektim. 10 liram kalmıştı. onu da sabahlarken sigaraydı, yiyecekti, içecekti derken bitirdim. sabahlarken askerden yeni gelen biriyle de muhabbet ettik biraz gitar çaldım falan yine. yaşlı amcalar banklara dizilmiş zaten. arada zabıtalarla muhabbet çevirdik falan. bi ara askerden yeni gelen eleman uyudu beni 5te uyandır dedi tamam dedim. uyandırdım. o karamana doğru gitti. benim gidebilmem için de bi kaç şoföre bişeyler dedi ama kimse kabul etmedi. neyse ben de otogardaki insanlardan birer lira alayım dedim. cebimde 1 dolar vardı. yazın sokak müziği yaparken turistin biri atmıştı. ilk 10-15 kişiden olumsuz yanıt almak sinirimi bozmuştu. uykusuzdum ve yorgundum. sonra bi adam 2 lira verdi. ve devam edeyim dedim istemeye. kimse vermeyince adamın yanına geri döndüm. "kimse para vermedi ya olaya bak, mersinde şimdiye 100 lira toplamıştım" dedim. o da nerde bu otobüs dedi. şurda dedim. parayı verdi bindim. sabah 6 buçuk gibi mersin otogarına ulaştım. ve mersinin ilçesi olan erdemli'ye gitmek için para istemeliydim bu sefer. dünkü mevzuya dönmesin diye dış görünüşlerden tek seferde para verebilecek birileri lazımdı. 4-5 kişilik genç bir grup vardı.onları gözüme kestrdim. "baa bana biğ bir birer liğra verebilr misiniz otobüz param yok" neredeyse böyle çıkmıştı sesim. konuşamadım lan. uykusuzluktan ve yorgunluktan konuşma yetimi kaybetmiştim sanki. sırtta gitar. sanki onun annesiyim de ben de anadolu kadınıyım amınakoyim. neyse o da nerden kalkıyo senin bu otobüs dedi. şurdan dedim. gel seni bindiriyim dedi falan. bi de bi öğrenci yurdu falan açmışlar. broşürünü verdi. öğrenci toplamaya çalışıyoruz, üniversiteden arkadaşlarının ihtiyacı olursa haber ver falan dedi. tamam dedim. o da o otobüsün parasını verdi. ve 7.30 falan gibi erdemli/mersin'deydim sonunda. bizim ev de biraz yukarı doğrudur, uzaktır. ve o yol bana çok yakın geldi çünkü yolların anasını sikmiştim artık, ne kadar yürüsem ayaklarım kabullenecek durumdaydı. eve girdim ve biraz müzikle uğraştım yine uyumadım. sonra da bi zıbardım 5 saat derin uyuyup kalktım. iyi de sersemledim. daha fazla uyku lazım ama buna üşeniyorum da denebilir. evet bu da böyle bir maceramdı.

ama bu bana, motivasyonumu sağladığımda uğruna neler yapabileceğimi gösterdi. müzik konusunda, dağ delen ferhat stayla biriymişim de haberim yokmuş. ve bundan sonra, müzikle çok daha içli dışlı olucam. bu zamana kadar biraz tembellik ettim, ama bundan sonra daha çok çalışıcam, gitar ve vokali en ufak ayrıntısına kadar yutmak istiyorum, bilmek istiyorum. müzik bazen iğrenç hisler uyandırsa da bende, belki de teyzemin dediği gibi "furkan müzikten başka hiçbir şey yapamaz"  ...

ohyes. bu sıkıcı hikaye de bu kadar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder