11 Eylül 2011 Pazar

farkında olmak ya da farkında olmamak

uyku borcum olduğundan mı ya da hala hasta olduğumdan mı, ve bu sebeple uzun süredir birileriyle içli dışlı olmadığımdan mı bilmiyorum. sebebinin hasta olup olmamam olduğunu da bilmiyorum. yapmam gereken şeyleri gün içinde kendime tekrar tekrar söyleyip, yapmam gereken şeyleri yapmıyorum. yapmamam gerektiğini söylesem, bunu hiç yapamamaktan korkarım. aksatıyorum. insanları, çalışmalarımı.. sürekli değişik şeylerle uğraşıyorum. yeni bilgiler, değişik videolar. durmadan birbiriyle alakasız olan o kadar çok şeye bakıyorum ki, kendimi unutuyorum. insanlarla iletişimim hep yarım yamalak. kronik olarak konuştuğum birileri yok. kronik olarak konuşmak istediğim birileri de yok. ve süreklilikten o kadar da hoşlanmıyorum. aynı zamanda süreklilik arzuluyorum. çoğu zaman yazacaklarımı, yazıp yazıp sildiğim için kendimi özgür hissedemiyorum. ne yazsam bir "taraf" oluyor. ciddiye alınmayacak bir şeyler yazayım diyorum, ciddiye alınmasını kafaya takıyorum. bunları bile sonradan farkettim. daha henüz bu hislerin neden olduğunu farkedemedim ve farkında olmadığım çok şey vardır daha, eminim. arkalardan dişimin biri çürümüş. bunu en kısa zamanda sökücem. bazı şeyleri gerçekleşmeden önsezgilerimle farkedebiliyorken, bazı şeyleri gerçekleşmesine rağmen nasıl farkedemiyorum? genel konuların çoğunun farkında oluyorum. ama öznelliğimin farkında değilim. tanrıda bu farkındalık duyusu daha azdır umarım. kendime suç ortağı arıyorum.  güneş beş milyar kadar yıl sonra sönmüş olacaktı hatırladığıma göre, tanrı da güneşi unutmuştur tahminime göre. sanki hapishane müdürü odasında gebermiş gibi. kendi içimde çok sıkılmaya başladım. çoğu zaman mutluydum, düşününce ileride de mutlu olacağımı hissediyorum. ama şu sıralardaki bu bocalama dayanılmaz bir his veriyor. evet dayanılmaz. baş ağrısı ve mide bulantısı bir yandan zaten. belki de tüm düşüncelerimi bu hastalık kontrol ediyor. evet evet, şimdi farkettim. 20 gündür geçiremedim, atamadım vücudumdan bu orospu çocuğunu. tanrı olmak kaç paraysa söyle ben yapayım. hala hastayım ondan böyle, evet tamam. hatırladım. şimdi farkettim. şimdi farkettim. peki ya hasta olmadığım zamanlarda da böyle olursam? peki ya hastalığın üstüne yığdığım bu varlık karmaşası, fiziksel olarak iyileştiğimde de devam ederse? ama hayır. sadece iyileştiğimde bunun geçeceğine odaklanırsam,  placebo etkisi yaratmış olurum. ama daha da iyisi zaten geçeçek bunu biliyorum. (öncesinden kabullenmek placebo için daha etkili hehe)

ama genelde gerçekten farkında değilim. bir sürü sekme açarım bilgisayarımda ve beynimde. dağınığım kendi yaşamımda ve beynimde. karşı cinsle bir süre muhabbet edebiliyorum, bazen sevişiyorum da ama hiçkimsenin bana göre olduğunu düşünmüyorum. bana göre olan "katlanabilme seviyesi yüksek olan" biri olacak ve onun da tek mahareti katlanabilmek olduğu için ondan da sıkılıcam. her şey birbiriyle bağlantılı olarak monotonmuş gibi. en yüce eğlence içmek ve sevişmek. bilmiyorum, bu değişmeyecek gibi görünüyor. onun için arada bir böyle garip sorgulamalara kapılacak aklım.ayrıca şu an içecek ve sevişecek halim yok. eğlenceye bile hazır değilmişim. şimdi farkettim. evet şimdi farkettim. nasıl sıkılmayayım ki? ama içsem, sevişecek gücüm yerine gelir. ya da sevişsem, çok güzel uyurum. tamam, virüslerle kaplanmış beynimi çok zorladım bu yazıyı yazarken. şimdi farkettim. tamam evet şimdi farkettim.

ve kafatası koşarak uzaklaşır...

2 yorum:

  1. Seni anlayabilmek çaba ister.
    Büyük harf kullanmayanlar potansiyel delilerdir. Ama delilere karşı saygım sonsuzdur. Bunu şimdi fark etmedim, önceden çıkartmıştım bu sonucu. Sana saglık dilemekten başka yapabileceğim pek bir şey yok sanırım. Uyunulması gereken zamanda saatlerce uyumaya çalışmak kadar kötüsü yoktur.

    YanıtlaSil
  2. Öncelikle geçmiş olsun..Ne virsü bu bu öküz öldüren,insan yiyen falan mı..Neyse bu bir iltifat tüm yazılarını okudum ve güzel yazan bir mal olduğunun kanısına vardım..

    YanıtlaSil